Karabük’te her sabah, evimin bahçesindeki alaca ağaçkakanın gagasıyla ağaca vurduğu o tanıdık sesle uyanıyorum. Sessizlikteki bu ritmik tıkırtılar, sanki doğanın kalp atışlarını duyuruyor insana. Güneş henüz dalların arasından süzülmeden, o çoktan işe koyulmuş oluyor; kabuğun altındaki hayatı arıyor, kendi düzenini kuruyor. Her vuruşunda, sabahın soğuk havası biraz daha canlanıyor, çevremdeki sessizlik bir melodinin içine karışıyor.
Gözlerimi açmadan önce bile o sesi duyarım; tanıdık, kararlı, ölçülü… Sanki bir saat gibi işler gagasının ritmi. Her sabah aynı ağaçta, aynı sabırla çalışır. Bazen rüzgârın hafif uğultusuna karışır o tıkırtılar, bazen de tek başına yankılanır odamın içinde. Ne kadar küçük görünse de, o ses doğanın uyanışının habercisidir.
Ağaçkakan ağacın kabuğuna hayat verirken, ben de içimdeki sessizliği dinlemeyi öğreniyorum.
Belki de bu yüzden her sabah aynı saatte uyanmak bana bir görev gibi değil, bir armağan gibi geliyor. O küçük kuş, sadece böcek aramıyor aslında; bana sabrın, düzenin ve doğanın sade güzelliğini hatırlatıyor.
YAPAY ZEKA NOTU: Alaca Ağaçkakan, bilimsel adıyla (Dendrocopos Major) Türkiye genelinde çok yaygındır ve siyah-beyaz desenli tüyleri ile kuyruk altındaki parlak kırmızı renk ayırt edici özelliklerindendir.


