22.4 C
Karabük
26 Nisan Cuma 2024

En Kral Arkadaşım HBK

O zamanlar ICQ vardı. Mesajlaşma programı sadece internet bağlantılı bilgisayarlarda kullanılıyordu. Şimdiki Facebook’un Messenger benzeri bir programdı.

Gece sessizliğinde çalışmayı sevdiğim için o gece de bilgisayar başında arşiv düzenlemesi yapıyordum.

Saat 03’e doğru ICQ’dan gelen anlık bildirim sesi gecenin sessizliğini bozdu.

“Sen de uyumamışsın” yazıyordu mesajda.

Mesaj HBK’dan, Karabük Cevizlidere Mahallesinde birlikte büyüdüğümüz Karabük’ten İzmit’e göç etmek zorunda kalan arkadaşım Hasan Basri Kurtoğlu’ndan geliyordu. 

Nasılsın iyi misin?

Hal hatır mesajları yazarken ICQ’nun çevrimiçi yeşil ikon birden “kırmızı” oldu. 

Saniyeler sonra Karabük’te deprem meydana geldi!

Meğerse o gece 17 Ağustos 1999 gecesi saat 03.02’de merkez üssü İzmit’te 7,5 şiddetinde deprem yaşanmıştı… 

Deprem Karabük’te de hissedildi fakat can ve mal kaybı yoktu, İzmit ve çevresinde binlerce insan can verdi, on binlerce insan yaralandı.
HBK ne yazık ki depreme merkez üssünde İzmit’te yakalanmıştı…

Üç gün boyunca arkadaşımdan haber alamamıştık. Sonra görüştüğümüzde, küçük oğlunun yatağı üzerine kitaplık düşmüş ama arada kaldığı için yara almadan kurtulmuştu. 

Pencerelerdeki camlar kırıldığı için kendisi de o can havliyle çocuklarına bakmaya koştuğunda çıplak ayakları kesilmişti….

Allah’a şükür kendisi ve ailesi iyiydi.

Aylarca evde duramadı, evde yatamadı, ya bir bahçedeki çadırda ya da arabasında yatıyordu.

Bu arada nedir bu HBK? diye soran olabilir. Ad ve soyadından anlaşılacağı üzere kısaltma olarak arkadaş arasında Hasan Basri Kurtoğlu’na HBK diyorduk. 

4,5 YAŞINDA İLKOKULA BAŞLADI

Akıllı ve zeki olduğu için ilkokula 4,5 yaşında başlamıştı. 10 yaşına girmeden ilkokulu “Takdirname” ile bitirmiş fakat ortaokula yaşı küçük gerekçesiyle müdür kabul etmemişti. 1,5 yıl ortaokula girmek için bekledi.

Sonuçta Ortaokulu da takdirname ile bitirdi.

FOTOĞRAF: Binlerce kilometre uzakta ekmek mücadelesi veren her vefalı insanın yüreğinde hep “hasret” vardır. HBK doğduğu, büyüdüğü, güzel anılar yaşadığı Boduroğlu Köyünün fotoğraflarını paylaşarak hasret giderirdi. 

ELEKTRONİK DEHA

O yıllar Karabük Endüstri Meslek Lisesi EML sınavla öğrenci alıyordu. EML sınavını kazanmak başarıydı hele Elektrik, Elektronik Bölümünü kazanmak apayrı bir başarıydı. İlk ve ortaokulda olduğu gibi EML’den de üstün başarıyla mezun oldu.

Cevizlidere Mahallesindeki bekâr evi adeta bir elektronik atölyeydi. Kapıdan adım attığınız an ayağınıza takılan üstünden atlayıp geçtiğiniz kablolar, küçük bir odada masanın üstünde ne olduğunu bilemediğiniz elektronik cihazlar, entegreler doluydu.
O ev yaklaşık 30 yıl önce ülkemizde hırsızlara karşı önlem olarak “alarm” olan tek evdi! 

FOTOĞRAF: Yeşillikler içindeki Cevizlidere Mahallesi yıkılıp betonlaşmış “CevizKent” olmadan çok önce çekilen bu fotoğrafı internette bulmuştum. HBK’nın bekar evi daire içindeki evlerin biraz yukarısındaydı.

Lise 1’de kendi bilgi, beceri ve olanağanıyla telsiz cihazı yapmıştı. O yıllar yasa gereği telsiz yapımı ve kullanımı kesinlikle yasaktı. Küçük iki el telsizi yaptı.

Bir akşamüstü birlikte evde otururken “Bakkala gidiyorum şu telsiz çalışacak mı deneyelim” dedi.

Deneme başarıyla tamamlanmış hatta ekmek aldığı bakkal konuşmamızı duyunca hayret etmişti.

Bir bakkalın hayretinden daha fazlasına tanık oldum. HBK’dan çok şey öğrendim beni tanıyanlar internet ve bilgisayar konusunda uzman olduğumu sanıyorlar.
Aslında üstün bilgisi ve yeteneği olan arkadaşım, ustam, üstadım vardı.

Bilgisayar program yazılımcısı olduğu kadar donanım takma/sökme ve tamir bilgisi de vardı. Bilgisayarı A’dan Z’ye söküp tekrar takmayı, format atmayı, DOS komutlarını, program kurmayı ve hiç bilmediğin bir programın nasıl basit yöntemlerle çözüleceğini HBK’dan öğrenmiştim. 

Yıllar önce Türkiye’de hiç kimsenin kullanamadığı profesyonel kullanıcılar için hazırlanmış bir görüntü/ses program CD’si geldi. O programı kullanabilmek için Aylık 3 Bin $’lık eğitim görmeniz gerekiyordu.

“Bu adam bu programı yapmış, yapabilmiş ben bu program nasıl kullanılır onu mu çözemeyeceğim” demişti…

Böyle gözü karaydı!…

HBK için bilgisayar “elektronik dehası” tanımlaması abartı değildir.

SU İLE ÇALIŞAN OTOMOBİL PROJESİ

90’lı yılların başıydı hidrojen ile çalışan otomobil projesi üzerinde çalışmalar yapmıştı. Ara sıra akşamları kafa dağıtmak için çıktığımız Şahin Tepesi sohbetinde ortaya atılan öylesine bir fikirdi. 

Bir ay içinde bizzat yazılımını tamamladı, elektronik devreleri de kendisi yaptı. Okul arkadaşım Engin Koçali’nin akademik bilgisi ve test sürüşü için otomobil desteğiyle Anadolu’nun küçük bir şehrinde Karabük’te çok müthiş bir buluş ortaya çıkmıştı. 

Yakıtta yüzde 20 tasarruf sağlıyordu. Hedefi yüzde 50 tasarruf sağlamaktı.

O proje üzerinde çalışmalarını devam ettireceği sırada iş teklifi geldi ve Karabük’ten ayrıldı.

AKILLI TELEFON YOKKEN TARİF ETTİ

90’lı yılların başında Safranbolu’da bir mekânda otururken beyin fırtınası yapıyorduk

“Cep telefonunda sence neler olmalı?” diye sordum.

HBK gözlerini tavana dikti ve hayalindeki telefonu anlatmaya başladı;

1- İnternet olmalı

2- Pusula olmalı

3- Fotoğraf çekebilmeliyim hatta kameralı olmalı

4- Sesli komutlarımı uygulamalı

5- Harita olmalı

6-7 devam ediyor sıralıyordu

Ne yalan söyleyeyim ‘bence o an’ bu saydıkları çok uçuk gelmiş ve içimden gülmüştüm.

İster inanın ister inanmayın bu dediklerinin hiç biri o zaman telefonlarda yoktu ve hemen hemen hepsini söylemişti!

Karabük’te bir doktorun özel muayenehanesinde kullandığı elektronik cihaz arızalanmış servisi dahi yapılamaz diyerek geri çevirmiş. Bir tanıdığı “Doktor bey bunu DÇ Fabrikalarında çalışan Hasan Basri yapar” demiş.

Gerçekten de HBK o cihazı 2 gün içinde yenisinden daha performanslı olarak tamir etmişti.

ALMAN BİLGİSAYAR YAZILIMCILARI

Karabük Demir Çelik Fabrikaları özelleştirme öncesi çok ciddi sıkıntılar yaşıyordu. Bazı tesislerde yenilikler yapılması gerekiyor fakat ekonomik sıkıntılardan işletme işçisine maaş veremiyordu.

Almanya’dan bir firma tesis yenileme çalışmasında özel yazılım satmaya çalışıyordu. Yazılım çok pahalı bir bilgisayar programıydı fakat işletme için hayati önemi vardı.

Almanlar Karabük DÇ Fabrikasında programı tanıtım için toplantı düzenlediler. HBK’da toplantıya katıldı bilgisayar programının demosunu dikkatle izledi. Toplantı sona erince müdüre şunu söyledi; “Bana 15 gün izin ver aynısını hatta daha iyisini yaparım” dedi.

15 güne kalmadan o bilgisayar programının çok daha kalitelisini ve işletmeye daha çok faydası olacak şekilde hazırladı. Karabük DÇ Fabrikaları yüz binlerce dolar kar etmişti.

O programı nasıl hazırladığını bana anlatmıştı o inceliğin sırrını kulağıma fısıldamıştı. (…)

TAVAN FOTOĞRAFLARI

Karabük’ten ayrıldıktan sonra sürekli yurtdışındaydı. Sosyal medya hesabından takip edebiliyordum. İşi gereği bir gün Çin’de, bir gün Afrika’da, Rusya’da, ABD’deydi.

Ülkesini, memleketini, bayrağını seven, Karabük aşığı HBK çok duygusaldı.

FOTOĞRAF: Neredesin, n’apıyorsun? diye çektiğim mesaja bu fotoğrafla cevap vermişti…

Yıllar önce Yenişehir Pazar yerinde büyük bir çeşme vardı, geceleri o çeşmenin üstüne çıkar, kendi yapımı küçük kasetçalarda müzik dinler, yıldızları seyrederek şiir yazmaya çalışırdı.

Mesleğinde gösterdiği üstün başarılara rağmen alçak gönüllü, utangaç, sessiz, sakin, dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla çevresinde sevilen biriydi.

Dünyanın birçok ülkesine tatil veya gezi için değil ekmek mücadelesi için gitti. 

İlginç kişiliği, güçlü karakteri ve yaşama farklı bakış açısı vardı.

FOTOĞRAF: Yabancı ülkelerde akşam dinlenmeye çekildiği otel odasında Türk Sanat Müziği dinler bana otel odasının “tavan fotoğrafını” gönderirdi.

HEY DOSTUM!

Rahmetli Şükrü ağabeyim ile birlikte okumuşlardı. Hem aynı mahalleden arkadaşım, hem ağabeyimin EML’den okul arkadaşıydı.

Bana “Sayın abim” diye hitap ettiği olurdu hele “HEY DOSTUM” diye hitap ettiyse bilirdim o an neşesi yerindeydi…

Cezayir’den aradı; “Karabük’e geliyorum, seninle birlikte bir yere gitmemiz gerek” dedi.

Sesi pek iyi gelmiyordu nereye gideceğimizi söylemedi.

Birkaç gün sonra geldi; “Ayaklarımda sorun başladı 50 metre sonra ağrıdan yürüyemiyorum beni doktora getir, birlikte gidelim” dediğinde yüzündeki endişeli ifadeyi hiç unutamam!..

Doktora gittik, hani az önce bahsettiğim, elektronik cihazını tamir ettiği doktora gittik. O doktor özel muayenehanesini kapatmış devlet hastanesinde göreve başlamıştı.

Hastanenin o küçük odasında belki 15 hasta vardı. Doktor bizi görünce yanına çağırdı ve kısa bir muayene ardından telaşla telefon ahizesini kaldırdı; “Ambulansı hazırlayın Ankara’ya acil sevk var” dedi.

Kısık bir sesle; “N’oldu doktor” diyebildim.

Doktorun; “Acil! çok acil Ankara’ya gitmeniz gerek damar tıkanıklığı var” sözü hastanenin duvarında yankılanıyordu.

HBK doktora; “Ambulansa gerek yok kendi imkânımla giderim” dedi ve doktor bir kağıt imzalattı hastaneden çıktık.

Ertesi sabah erkenden Ankara’ya gittik. Doktorun teşhisi doğruydu ve ayaklarında damar tıkanıklığı vardı. Günde 2 paket sigara içiyordu, o gün sigarayı bıraktı 2 gün sonra girdiği ameliyatta ölümden döndü.

Saatlerce süren ağır bir ameliyattan çıktıktan sonra uzun süren tedavi ve iyileşme sürecinde katlanması çok zor günler yaşadı.

O tehlikeli sağlık sorununu güçlü iradesi ve çocuklarının annesi, sevgili eşinin özenli bakımı sayesinde atlattı. Bu arada şu gerçeği hemen belirtmem gerek; o çeşmenin üstünde yıldızları seyrederek şiir yazmaya çalıştığı şahidim ki ilk ve son aşkı sevgili eşiydi!

Aradan 15 yıl geçti bu sefer çağın acımasız illetine yakalandı. Kanser teşhisi kondu fakat hiç kimse ona bu acı gerçeği söyleyemedi.

..Ve arkadaşım Hasan Basri Kurtoğlu geçtiğimiz hafta İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumdu…

İşte bu satırdan sonra yazacak söz bulamıyorum.

*

Sadece bilimsel bir gerçeği hatırlatayım;

Kanserin 15-20 yıl kuluçka süresi vardır.

O illet Karabük’te çok canlar aldı ve almaya devam ediyor…

Şimdiye kadar kanser illeti ile ilgili yazabileceklerimi yazdım artık ben de yoruldum!

*

Duygusallığını, çalışkanlığını, dürüstlüğünü, akıllı, mantıklı olduğunu, öğrencilik ve iş hayatındaki başarılarını yazdım.

Ülkesini, memleketini, bayrağını sevdiğini yazdım. Atatürk’e verdiği değeri, önemi ve saygısını yazmazsam bu yazı yarım kalır…

Ayrıca HBK için yazdıklarımdan çok daha fazla yazamadığım güzellikleri ve bende kalanlar var.

HBK ile aramızda çok iyi bir dostluk vardı.
O bir sırdaş, candan bir arkadaş o bir kardeş,
O mükemmel bir İNSANDI!

RUHUN ŞÂD OLSUN
EN KRAL ARKADAŞIM 

 

3727

Facebook Yorumları

Son Haberler