Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından Karabük’te yapılacak HES’lerle ilgili çalışmalar sürerken, bu HES’lerden birinin yapılacağı köylerden biri de Kadıbükü Köyü ve civarı. Kadıbükü ve çevredeki 9 köyü etkileyecek olan HES projesi ile ilgili ilk tepkisini HES ÇED Bilgilendirme toplantısında gösteren Kadıbükülüler, hafta sonu ise geniş katılımlı basın açıklaması yaparak bir kez daha dikkatleri çektiler.
Ankara, İstanbul ve diğer il ilçelerden gelen Kadıbükülüler Pazar günü köy meydanında toplandılar.
İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi görevli Prof. Dr. Beyza Öztürk köylüleri HES projesi, proje aşamasında uygulanacak taktikler, doğa ve insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini tüm çıplaklığı ile anlattı.
“HES’le inat yaşasın hayat”, “Balık der ki yuvam bura”, “Dereleri özgür bırakın”, “Doğanın gücü satılık değil”, yazılı dövizler taşıyan Kadıbükülülere çevre köyler, Akören, Yörük, Satköy, Kuzyaka, Çıraklar ve Konarı’dan gelen köylülerde destek verdi.
Köy meydanında köylüler adına basın açıklaması yapan Gizem Aygün “HES’E hayır diyoruz, çünkü Araç çayı havzasında bulunan Çıraklar, Toprakcuma, Sarıahmetli, Davutobası, Akören, Kadıbükü, Çerçen, Kuzyaka, Satköyü, yıllardır doğası bozulmadan yaşamış kültürel değerlerimizdir. Araç çayı ise bu köylerin can damarıdır. İçme suyumuz bu çaydan karşılanıyor, tarım ve hayvancılığımız onun sayesinde yapılıyor. Eğer bu proje uygulanırsa, öncelikle Araç Çayı havzasının ekolojik yapısı ve kültürel yapısı bozulacak. Araç Çayı havzasında gerek il çevre müdürlüğünün bilgisi dahilinde gerekse Çevre Müdürlüğü av ve yaban hayatı koruma şubesince verilen izinlerle gerek yerli gerekse yabancı turistlerle av turizmi yapılmaktadır. Bu proje ile yaban hayatı ve av turizmi yok olacaktır. Araç Çayı havzası resmi olarak bölgemizin ismini aldığı endemik bitki olan Safran bitkisinin üretim alınıdır. Davutobası, Akören, ve Çerçen köylerinde yetişen bu bitki yok olacaktır. Proje ile Araç çayında yaşayan beş balık türü yok olacaktır. Proje ile taş Ocakları açılacak, bir çok yerde patlayıcılar kullanılmak zorunda kalacak, dolayısıyla doğal bitki örtüsü diye bir şey kalmayacaktır. İnsanlar ve hayvanlar suya yeterince ulaşamayacak, bizim olan her şey şirketin olacaktır. Suyun yatağından alınıp, borulara hapsedilmesiyle birlikte yer altı suları buradan etkilenecek, vadideki kaynak sularının kaçmasıyla içme suyumuz kalmayacak, çeşmelerimiz kuruyacaktır” dedi.
Ardından söz alan HES’lerle ilgili süreçte şirketler tarafından izlenilen yolları anlatan ve HES’le birlikte doğada meydana gelecek tahribatı, insanların nasıl etkileneceğini köylülere aktaran İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi görevli Prof. Dr. Beyza Öztürk, “Bunların amacı enerji üretmek değil, suyun kullanım hakkını satın almak. Bunların ilk olarak uyguladıkları taktik muhtarları satın almak, Muhtarları satın alarak, halkın direnişini kırıyorlar. Bugün burada görüyorum ki Ankara ve İstanbul’dan çok sayıda insan gelmiş. Bu güzel, bu mücadelenin ayağa kalktığını gösterir. Muhtarları ikna edemeyen bu sermayederler sonrasında evlerinizi, tarlalarınızı fahiş fiyatlarla almak isteyecekler. Yani direnişi kırmak için her yolu deneyecekler. Bugün gittim gördüm, dere ıslahı yapıyorlar. Bu dere ıslahı projenin yapılacağı alana yakın, bu ıslahı suyun tutulacağı yakın alana yapıyorlar, alt yapıyı ıslah çalışması altında yapıyorlar. Islah ediyoruz diye aynı zamanda dere yatağı ile oynuyorlar. Eğer sizi aşarlarsa, direnişi kırarlarsa, suyunu alıp borulara hapsedecekler, buradan tünellere verecekler. Önce kaynak sularınız yok olacak. Paranızı vermeden suya erişemeyeceksiniz. Sizin suyunuzu size satacaklar. Her suya erişemeyen bu eko sistemden gidecek. Canlı hayat ölecek. Tarlanızı sulayamadığınız, hayvanınızı sulayamadığınız için yoksullaşıp buradan göçüp gideceksiniz. Siz gidince onlar burada Endüstriyel tarım yapacaklar. Amaçları elektrik değil, suları ele geçirmek.Canlı hayatı yok etmek çok kolaydır, bu canlı hayatı yeniden yerine koymak yüzyıllar gerektiriyor. Yasalar değişiyor ve tüm yasalar bunların lehine, Şimdi suların kullanımı ile ilgili yeni bir çalışma yapıyorlar. Bu çalışma ile daha da güçlenecekler. Belki de bir gecede topraklarınızı elinizden alacaklar. Tapularınız bile sizin için güvence değil” dedi.
Ardından Muhtarlar tek tek söz alarak konuştular. Konuşmaların ardından katılımcılara pilav ve aşure ikram edildi. Sonrasında ise İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi görevli Prof. Dr. Beyza Öztürk ve beraberindeki heyet diğer köyler ve projenin uygulanacağı havzalarda incelemede bulundular.
6330