Osmanlı, art arda gelen savaşlar nedeniyle zor durumda kalmış, yetim çocuklarına bakamaz hale gelmişti. Darüleytam (yetimhaneler), çok sayıda yetim çocuğa ev sahipliği yapıyordu.
1917’ye gelindiğinde, yetim sayısındaki artış karşısında Osmanlı kaynak bulamıyordu. Aslında kaynak da vardı, para da…
Yetimlere bakılabilirdi ancak saray masrafları kısılmıyor, saray erkanı ve nazırlar lüks içinde yaşamaya devam ediyordu. Koca devlet, babaları savaşta şehit düşmüş çocuklara bakmayı “fazla” gördü.
Müttefik Almanya ile görüşmeler yapıldı. Almanya, Osmanlı’dan yetimleri istedi;
Savaş ekonomisi için iş gücüne ihtiyaç vardı. Osmanlı ile Almanya arasında bir protokol imzalandı. İlk etapta, yaşları 14-16 arasında değişen 314 yetim çocuk, çalıştırılmak üzere Sirkeci Garı’ndan Almanya’ya gönderildi.
Güya Almanya bu çocuklara bakacak, ihtiyaçlarını karşılayacak ve meslek öğretecekti.
Çocuklar Berlin’de törenle karşılandı. Ancak 200’ü madenlere, 80’i tarlalara gönderildi; sadece 30’u meslek öğrenebilecek işlere yerleştirildi. Özellikle madenlerde çalışan çocukların koşulları çok ağırdı. Haftanın yedi günü karın tokluğuna çalışıyorlardı. Domuz eti ve domuz suyuyla yapılan çorbayı reddettikleri için sadece yavan ekmekle besleniyorlardı.
Yetersiz beslenme, kötü barınma ve giyim koşulları nedeniyle pek çok çocuk hastalandı ve hayatını kaybetti. Alman çocuklar da madenlerde çalışıyordu, ancak onların haftada bir gün izinleri ve maaşları vardı. Bunu öğrenen Osmanlı yetimleri madenlerden kaçmaya başladı. Ancak polis, kaçan çocukları yakalayıp geri getiriyordu. Almanya, bu çocukları Osmanlı’ya şikâyet etti.
Anlaşmaya göre, çocuklar üç yıl boyunca karın tokluğuna çalışacak, dördüncü yıldan itibaren maaş alacak ve bu maaşın yarısı Osmanlı’ya gönderilecekti. Ancak Osmanlı bu utanç verici anlaşmayı gizlemişti.
Almanya, “firar ediyorlar, anlaşmayı bozuyorlar” diyerek hayatta kalan çocukları geri gönderdi. Osmanlı’nın foyası ortaya çıkmıştı. Eğer çocuklar isyan etmeseydi, Osmanlı 10 bin kadar yetimi daha Almanya’ya göndermeyi planlıyordu. Hatta ikinci grup olarak 500 çocuk hazırlanmıştı bile.
Peki, sonra ne oldu?
Osmanlı, hayatta kalan yetimlere kucak açtı mı?
Hayır!
Hemen Almanya ile yeniden temasa geçildi.
İlk gruptaki çocuklar geri alındı çünkü çoğu şehirli ve yaşça büyüktü. Osmanlı, ikinci grup için daha küçük yaşta, Anadolu’nun sessiz, mazlum köylü çocuklarını seçti. Böylece bu çocuklar Almanya’daki koşullardan şikâyet etmeyecek ve kaçmayacaktı. Bu şekilde binlerce yetim Türk çocuğu daha Almanya’ya gönderildi.
Babaları vatan için şehit düşen bu çocuklar, Osmanlı’ya “yük” görülmüş ve pek çoğundan “kurtulunmuştu”.
Bir yanda dört-beş cephede savaş, binlerce savaş yetimi; diğer yanda payitahtta lüks, şatafat ve eğlenceler…
Lüksten ödün vermeyen yöneticiler, şehit çocuklarına bile sahip çıkamadı. Oysa Kurtuluş Savaşı’nın en zor yıllarında, her türlü yokluğa rağmen Kuvâ-yı Milliyeciler yetimlere sahip çıktı, onları namerde muhtaç etmedi ve vatanın “baba” olduğunu gösterdi. Bunun en güzel örneği, Kazım Karabekir’in kurduğu Gürbüz Çocuklar Ordusu’dur. “Yetimlerin babası” olarak bilinen Karabekir Paşa, o yokluk yıllarında 3.000 erkek ve 2.000 kız çocuğuna sahip çıktı, onları vatanına ve milletine hayırlı bireyler olarak yetiştirdi.
Karabekir Paşa’nın başlattığı bu proje, Cumhuriyet döneminde de sürdürüldü. Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla yetim çocuklara özel ilgi gösterildi, hatta yetim olmayan çocukları da kapsayan Gürbüz Türk Çocuğu Projesi hayata geçirildi. Türk çocuklarının iyi beslenmesi ve yetişmesi için çalışıldı.
İşte bu yüzden Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesi olmuştur.
Yaşasın Cumhuriyetimiz!
KAYNAKLAR:
Aşağıda, Osmanlı’nın 1917’de yetim çocukları Almanya’ya göndermesi konusundaki iddiaları destekleyen Kaynaklar, Osmanlı arşivleri, akademik çalışmalar ve çağdaş belgelerden oluşuyor:
Osmanlı Arşivleri: T.C. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi: Bu arşivlerde, 1917’deki yetim çocuk sevkiyatı ile ilgili yazışmalar, anlaşmalar ve raporlar yer alıyor. Özellikle Enver Paşa’nın önerileri, Maarif Nazırı Ahmet Şükrü Bey’in teklifleri ve Darüleytam’lardan çocuk seçimiyle ilgili belgeler bulunuyor. Bu belgeler, çocukların gönderilme sürecini ve anlaşma detaylarını doğrular. Daha fazla bilgi için: T.C. Devlet Arşivleri Osmanlı Arşivi
Akademik Çalışmalar: Nazan Maksudyan, “Mavi Kep ve Pelerin: Cihan Harbi Yıllarında Almanya’da Osmanlı Yetimleri”, Toplumsal Tarih, Sayı 243, Mart 2014, s. 68-73. Bu makale, 314 yetimin Nisan 1917’de Sirkeci’den Berlin’e gönderildiğini, çalışma koşullarını ve anlaşma detaylarını Osmanlı ve Alman arşiv belgelerine dayanarak anlatıyor. Çocukların madenlerde, tarlalarda ve zanaat atölyelerinde çalıştırıldığı, kötü koşullar nedeniyle kaçışların yaşandığı belirtiliyor.
Nazan Maksudyan, “Cihan Harbi Yıllarında Almanya’da Osmanlı Yetimleri (II): Ali ve İsmail Dağlı’nın Almanya Tahsili”, Toplumsal Tarih, 2022. Bu makale, iki yetim kardeşin hikayesine odaklanarak sevkiyatın ayrıntılarını ve çocukların deneyimlerini inceliyor.